Filler ve biz;
Sevgili Funda izninle,
Şehrin birinde herkes körmüş. O diyarın kralı, günlerden bir gün, heybetli bir filin üzerinde şehri ziyarete gelmiş.
Herkes fili görmek umuduyla koşmuş. Ne var ki kör oldukları için yalnızca elleriyle yoklayıp ulaşabildikleri yerlere dokunmuşlar. Hepsi bir parçasını hissettiği için bir şeyler bildiğini düşünmüş. Sonrasında bu keşiflerini fil hakkındaki gerçekleri öğrenmeyi arzulayan insanlarla paylaşmak istemişler. İçlerinden filin kulağına dokunmuş olan, onun büyük ve pürüzlü bir şey olduğunu, tıpkı bir kilim gibi geniş ve ince olduğunu söylemiş. Filin hortumuna dokunmuş olan, buna karşı çıkarak kendisinin gerçekleri bildiğini iddia etmiş ve filin dümdüz ve oyuk bir boru gibi, korkunç, yıkıcı bir şey olduğunu söylemiş. Filin bacaklarına dokunmuş olan ise şöyle söylemiş; fil tıpkı bir sütun gibi sert, kudretli ve güçlüydü.
Filler ve Biz, Çevremizi oluşturan şeylerle aramızda oluşan ilişki, bizim çevreyi algılama araçlarımızla biçim değiştiriyor. Yeşilimsi mavi bir bardağın, mavi mi, yeşil mi olduğunun tartışmasını yapan iki insanın tartıştığı konuya ait somut bilgisini bize kim verebilir? Kimin gözleri haklıdır? Aynı şeye baktığını iddia eden iki insan farklı sonuçlar çıkarmaktadır. Yaşamı deneyimlemek, mucizevi bir deneyin gözlemcisi olmak gibi.
Sevgilerimle,
Aysel Ergül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder